Cinuçen Tanrıkorur & "Müzik Kültür Dil"
Merhaba!
Bugün sizlere Cinuçen Tanrıkorur'un "Müzik Kültür Dil" adlı kitabından bahsedeceğim. Tarihimizde adı altın harflerle yazılan musikişinas hakkında öğrendiğim şeyleri sizlerle paylaşmak için bir hayli heyecanlıyım. İzninizle söze başlıyorum.
&
1938 yılında İstanbul'da yaşama "merhaba" diyen Cinuçen Tanrıkorur, udî ve mimardır. İtalyan Lisesi'nde lise eğitimini tamamlamış, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde -şu anki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi-girmiş ve 1965 yılında mimarlık bölümünden mezun olmuştur. Ankara Radyosu, Milli Ses Eğitimi Akademisi, TRT ve daha birçok kurumda görev yapmıştır. Müziğe küçük yaşlarda başlamış ve kendi imkanlarıyla "müzik dilini" öğrenmeye çalışmıştır. Yaşamının sonuna kadar sayısız eser icra etmesinin yanında Türk müziğinin daha çok tanınması için üstün bir çaba sarf etmiştir.
&
"Zira çağdaşlık, artık daha fazla geç kalmadan öğrenmeliyiz ki, başka bir kültürün çağlar boyu uğraşıp kendi ihtiyaçları için geliştirdiği kurumları, konfeksiyon elbise gibi sırtına giyip kendini komik aynalarda seyretmek değil, asli değer ve gelenekleriyle kendini, kendinden utanmadan çağa sunabilmektir. "Farklı coğrafyaların kendilerine özgü kültürleri, yaşam tarzları, gelenekleri vardır. Bu kavramlar bütününün meyvesi olarak ortaya çıkan ürün o coğrafyanın aynasıdır. Aynayı götürüp farklı bir yere koyarsanız bulunduğu yerin yansımasını gösterir size. Bunun tersini beklemek oldukça anlamsızdır. Ama bu anlamsızlığı kendi kendimize çıkartıyoruz. Başkasına ait olan bir şeyi, uyumu göz ardı ederek "yama" yapmaya hiç çekinmiyoruz da denebilir.
&
" Güzellik duygusu sadece bir ırka münhasır değildir elbet; ilim gibi insanlığın ortak malıdır. “İnnallahe cemilün, yuhibbu’l-cemal” hadis-i şerifinde de görüldüğü gibi, “Güzeli seven Güzel Allah’ın kulları da tabiî ki gerçekten güzel olanı seveceklerdir."
Bu alıntıyı okuduğumda Mevlana'nın şu sözü aklıma geldi : "Bütün güzel, hoş ve yaraşan şeyler, gören göz için yapılır". Güzeli arama hissiyatımız varoluşumuzdan itibaren bizimle beraber. Onu bulmaya engel olacak her şeyi bertaraf etmek de bizlerin elinde.
&
"Eğer Itri'den aldığı zevki Bach'tan almıyor diye bir Türk'ü cahil veya çağgerisi sayacaksanız, bir Batılıyı da Bach'tan aldığı zevki Itri'den almıyor diye aynı şekilde cahil veya çağgerisi sayacak mısınız? "Klasik müzik deyince , -kendimin bu okumaları yapmadanki halimi de işin içine katarak- Batı kaynaklı olanlar geliyor. Halbuki Itri, Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey gibi üstatları tarihinde barındırmış bir milletiz. Doğru ve yanlışı ayırt edecek bir bilgi birikimine sahip olmadığımız için ve böyle bir birikim oluşturmaya çok da istekli olmamamızdan kaynaklı bir yanlış anlayış bu. Cinuçen Bey'in kitapta sıkça bahsettiği birkaç nokta var. Bunlardan ikisi müzik eğitiminin yeterince verilmiyor olması ve kendi müziğimize dair bilginin hakkettiği düzeyde olacak biçimde gelecek nesillere aktarılmama sorunuydu. Itri'yi, Dede Efendi'yi, Tanburi Cemil'i bilmediğimiz için , bize müzik eğitimlerinde verildiği kadarıyla klasik müzikte iyi olanların Bach, Tchaikovsky, Schubert, Mozart'tan ibaret olduğunu zannediyoruz. Belki de zannettiriliyoruz. Eğitim programlarından gittikçe kaybolan "Türk Müziği" konusunun eksikliğinden kaynaklanan bir bilinçsizlik hadisesine yol açıyor. Halbuki önce kendi müziğimizi öğrensek, sonra diğer milletlerin müzik tarihine ilgi duysak ne de güzel olur!
&
"Esas hüner, kuralları bir türlü kesin olarak belirlenemeyen ‘kalıcı sanat eseri’ ortaya koymadaki marifettir ki, her isteyenin –‘mali becerilerini’ de kullansa- kolaylıkla ‘becerebileceği’ bir iş değildir."Sanat eseri ortaya koymak herkesin yapabileceği bir iş değil. Zaten "sanat" bireysel bir etkinlik olduğundan mütevellit ilhama dayalıdır. İlham kelime anlamı olarak "Allah'ın, doğrudan veya melekler aracılığıyla iyilik telkin eden bilgileri insanın kalbine ulaştırması" dır. İslam Ansiklopedisi'nde okumuştum; bir ayette geçen ilham kavramıyla Allah'ın insan benliğine hem manevi zaatlarını hem de güçlerini yerleştirdiği belirtilir. Gazali, İbn-i Haldun gibi âlimler kalbin iki yönünün olduğunu, bir tarafın gayb alemine ve diğer tarafın da duyularımızla algıladığımız şeylerin işlendiğini belirtir. Gerçeği daha iyi görebilmek için gayb alemine dair izler sürmemiz gerekiyor. Eğer bu izleri yeterince iyi sürer isek kalpteki o engeli kaldırırız. Eğer ilhamımız "bizdeyse", iyi bir sanat eseri oluşturmaktan bizi alıkoyan bir şey olmaz.
&
"Saz Heyeti"
Kitabın kapağında Levni'nin Saz Heyeti adlı minyatürü yer alıyor. Minyatürde dört tane kadın yer alıyor. Dönemi kıyafetleri giymiştirler. Kadın figürü Osmanlı'da minyatürde çok fazla betimlenmez imiş. Levni ve Buhari ile birlikte bu değişmiş "kadın figürü" minyatüre yerleşmiş. Bu eserde de görüldüğü üzere Levni çoğu minyatüründe dönemin gerçekliğini korumayı sürdürmüştür.
&
"Uda İade-i İtibarını Yapan Bir Müzik Adamı: Cinuçen Tanrıkorur"
Cinuçen Tanrıkorur hakkında araştırma yaparken; kendisi de mimar ve tanburî olan Celâleddin Çelik'in verdiği röportajı okuma şansı buldum. Sizlerle birkaç kısmını paylaşmak istiyorum.
"Aldığı mimarlık eğitiminin ona kazandırdığı tasarım anlayışını, müzikte açıktan açığa değerlendirmiş, bununla başkalarından ayrılmıştır. Bir yapı kurgular, mekân kompoze eder, ayakta duran bir çatkı çatar gibi tasarlanmış cümlelerdir kurduğu müzik cümleleri. Gereksiz elemanlar yoktur, ne lazımsa o vardır. "
Cinuçen Tanrıkorur musikişinas olmasının yanı sıra mimardır. Röportajda sanat ve mimarinin ne tür bir bağlantısının olduğu soruluyor. Yanıtı ise şu şekilde geliyor:
"Sanat ile hayatın her alanı arasında bir bağ var. Provoke etmek için söyleyeyim, sanatı sanatçılara bırakamayız! Mimarlıkla olduğu kadar muhasebe ile de ilişkisi olmalı, tıp ile de, sosyoloji ile de. Ortalama bir genel kültür meselesi olarak, şiir, müzik, edebiyat, şehir, hayatımıza daha çok girmeli." "...Zenginlik, ötekine ait görünen alandan bir şeyler almakta."
(Yazının tamamını okumak isteyenler buradan ulaşabilirler : https://www.dunyabizim.com/soylesi/uda-iade-i-itibarini-yapan-bir-muzik-adami-cinucen-tanrikorur-h24392.html)
Bir dahaki yazıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!
"Sizlere de genç mûsikîciler, 'seviyesiz gündelik' ten kaçmanız ve 'kalıcılıktaki gerçek hüneri' aramanız dileğiyle, sevgiler...(20 Şubat 1999)"
Cinuçen Tanrıkorur
Yorumlar