Ruhun Kalan Parçası
İnsanın doğduğu yerle bir bağı olduğunu hatta ruhunun bir parçasının orada kaldığını düşünüyorum. Aslında bunu oldukça uzun zamandır hissediyordum ama bu his son zamanlarda daha çok tesir etti gibi .
Hiç yaşamış olmamama rağmen İstanbul’a gidince yabancı hissetmiyorum. Aksine garip bir huzur kaplıyor içimi. Gerçekten “ev” ‘ deymiş gibi hissediyorum. Fazla bir mistik söz olacak ama başta söz ettiğim gibi ruhumun kayıp parçası nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde beni buluyor. “Tamamlanmış” hissediyorum böylece.
Bunu en kuvvetli şekilde Beyoğlu’na gittiğimde anlamıştım sanırım. Aslında oraya gitmem de tesadüf oldu gibi de diyebilirim. Ya da benim bir şekilde oraya gitmem gerekti.
Beyoğlu’nu ilk görüşümdü o gün. Tesadüfler silsilesi beni oraya götürdü. Uzunca boş vaktim vardı. Gitmeden önce ne yapsam, nereye gitsem diye düşünmüştüm. Zira kendi başıma olacaktım ve bu benim oldukça sevdiğim bir şey . Çünkü insan arkadaş olabilmeyi, onlarla vakit getirebilmenin yanında kendiyle de vakit geçirmeyi bilebilmeli. Biraz araştırma yaptıktan sonra önce Ortaköy’e gidip daha sonra Beyoğlu’na gitmeye karar verdim. Her gün yürüdüğüm yolmuşçasına Beşiktaş’tan Ortaköy’e yürüdüm. Normalde insan bilmediği bir şehirde olunca huzursuz olur, ne yapacağını bilemez. Ben aksine ellerim cebimde , kulağımda kulaklığım , “Spring Waltz” eşliğinde Çırağan’ın, Galatasaray’ın önünden bir garip yabancı misali geçtim.
Daha sonra sora sora Bağdat bulunur hesabı Beyoğlu’na giden otobüsün durağını buldum ve yolculuğa başladım. Normalde Ortaköy’de sahafları gezmeyi düşünüyordum ama resmî tatil münasebetiyle kapalıymış. Sonra İstanbul’da sahaf denince akla ilk gelen Beyoğlu’na gitmeye karar vermiştim.
Taksim’e gittiğimde kalabalığı takip ettim . Ve İstiklal Caddesi’ne geldim. Mağazaları gezmek aklıma gelmedi çünkü o ara binaları incelemekle meşguldüm ve büyülenmiştim. Çünkü bir dönemin şairlerinin ressamlarının yürüdüğü bir sokakta bu sefer ben yürüyordum. Oldukça saçma geliyordur size hatta çok duygusal baktığımı düşünüyor olabilirsiniz. Bunu normal karşılarım, çünkü ben de dışarıdan dinleyen biri olsaydım ne dediğime anlam vermezdim herhalde.Daha sonra sahafları gezdim. Güzel insanlarla tanıştım ve o gün cebimdeki çoğu parayı sahaflarda harcamıştım. Büyük mağazaların kasalarına paramı bırakıp birkaç elbise almak yerine evime birçok kitabı getirmeyi tercih ettim. Çünkü özellikle sahaflar şu zaman diliminde gerekilen önemi verilmeyen insanlardan sadece biri.
Beyoğlu’yla tanışmam böyle olmuştu işte . Aslında buna kısaca “aşk” da diyebiliriz. Zira ben aşkın sadece iki insan arasında süregelen bir duygudan ibaret olmadığını düşünüyorum. Çünkü bir yere kendini ait hissettiğinde, aynı aşık olunduğunda hissedilen duygu gibi orayla bir bütün olup , “kayıp parçasını” bulmuş olur insan...
Bir şeyi anlamak için elbet bir olay buna sebep olması gerekiyor herhalde. Çünkü İstanbul’dan eve geri döndüğümde gerçekten ne istediğime karar vermiş, ne hissettiğimi anlamış olmuştum.
Sağlıcakla kalın!
Yorumlar